İnsan bedeninin farkli malzemeler kullanilarak çesitli uygulamalarla süslenmesi olgusunu tarihin çok eski dönemlerine dayandirmak mümkündür.

Insan neden süslenme gereksinimi duyar. Bu durum yalniz begenilme, güzel görünme isteginden mi ileri gelmektedir yoksa bunun daha farkli nedenleri var midir.

Bu yazida tatoaj olarak adlandirilan süslenme biçimleri arasinda yer alan; dögün, vesim, dak ve dag olarak da bilinen dövme adetinden, bu adetin Anadolu'daki durumundan söz edilmeye çalisilacaktir.

Dövme, deri tarafindan tümüyle yok edilemeyen bir boya maddesinin belirli bir tek­nikle altderi yüzeyine kadar islenmesi olarak tanimlanabilir. Altderiye ulasmak için sivri uçlu bir araçla yariklar veya delikler açilir. Açilan bu yariklara igne, diken gibi bir araç yardimi ile gerekli boya maddesi konur. Ya da Eskimolarin kullandiklari bir teknikle, deri igneyle delindikten sonra, ise bulanmis bir iplik deriye geçirilerek, boya deri al­tina yerlestirilir. Diger bir teknik, açilan yariklara barut veya güherçile içeren karisimlari yayarak bunlari ateslemektir. Bu islemlerden, özellikle derinin yakilmasi isleminden sonda deride hiçbir zaman çikmayan açik ya da koyu mavi renkli bir yanik izi olusur.

Dövme yapilirken en çok kullanilan boya maddesi istir. Isle birlikte çivit, antimuan tozu, kavrulup dövülmüs kemik tozu, çesitli bitki özleri, safran ve kina da kullanilir. Bu malzemelere göre deride beliren izler kirmiziya yakin bir tonda olabilir.

Yaptiranin uzun süre aciya katlanmasini gerektiren dövmenin yapildigi mevsim de önemlidir. Iyi bir dövme elde etmek için ilkbahar en uygun mevsim sayilir.

Kaynaklar ilk çaglarda kamis ve yaprak boyalari ile yapilan dövmelerden söz etmek­te, 1.0. 2000’lerden kalma Misir mumyalarinda dövmelere rastlanildigini belirtmektedir.

Hun kurganlarinda çikan cesetlerde son derece kivrak çizgilerle ve dekoratif bir an­layisla yapilmis düssel yaratiklar ve koç figürlerinden olusan dövmeler görülmektedir. Dinsel-büyüsel kaynakli bu dövmelerin is oldugu ihtimali bulunan bir boya­nin, deriye siringa edilmesi ile olustugu düsünülmektedir. Pazirik kurganinda bir baska­na ait cesette bulunan dövmelerde oldugu gibi, Hunlarda da asil ve kahraman kisilerin dövme yaptirabildigi, daha sonralari Kazak ve Kirgizlarda devam eden bu gelenegin yi­ne kahramanlik niteligi tasiyan bireylerce uygulandigi bilinmektedir.

Tastik mezarlarinda ve daha sonra Altin Yis mezarlarinin birinde bulunan cesetlerde vücudun bazi kisimlarinin av sahnelerini tasvir eden dövmelerle süslü bulundugu görülmektedir.

Eski Roma’da suçlulari ve köleleri tanimaya yarayan dövmelere 19. yüzyil Ingiltere'sinde de rastlanilmaktadir.

Cezayirli gemiciler araciligi ile Osmanli denizcileri arasinda yayginlasan dövme; XVII. yüzyildan itibaren Yeniçerilerce bagli bulunduklari “orta”yi simgelemek amaci ile yaptirilmaya baslanmis, Yeniçeri ocaginin kapatilisina dek sürmüstür.

Ilkel topluluklarda dövme yapilirken törenler düzenlenir. Dövmeyi yapan kisi birta­kim dinsel ve büyüsel kurallari yerine getirmek zorundadir. Çesitli model ve örneklere göre yapilan dövmelerin deriye islenisi bazen aylarca kimi zaman birkaç yil sürebilir.

Dövmecilik özellikle Okyanusya adalarinda (Markiz, Samoa) ve Yeni Zelanda’da gelismistir. Deride yara açilarak yapilan dövme teknigine Avustralya ve Merkezi Afrika yerlilerinde rastlanilmaktadir.

Dövmenin estetik yönüne göre çok daha önem tasiyan yani hemen her zaman dinsel,büyüsel, sagaltici, toplumsal ve cinsel rolleri belirleyici, bagli bulunan toplulugu isaret edici özelligidir.

Anadolu’daki dövme adetinin de bu yaklasimla ele alinarak incelenmesi daha dogru olur.

Dövme adeti özellikle Dogu Anadolu ve Güneydogu Anadolu bölgelerimizde yayginlik kazanmistir.

1991 yilinda Gaziantep Barak bölgesinde iki Türkmen ve bir Kürt köyünde yaptigim arastirmalarda 40-45 yasin üzerindeki erkek ve kadinlarin el, yüz ve vücutlarinda yörede “dövün” olarak adlandirilan dövmelere rastladim. Bu kisilerde el, yüz ve vücudun çesitli bölümlerinde bulanan dövünler; 18-20 yas civari genç kizlarda yalniz sag yanakta bir nok­ta seklinde yer almaktadir.

Yörede “gurbet” adi verilen, geçimini boncuk, igne gibi ufak tefek gereçler satip, karsiliginda yumurta, arpa, bugday vb. alarak karsilayan küçük gezici gruplar tarafindan, 15-20 yil öncesine kadar isteyenlere dövün yapildigi, simdi ise bu uygulamanin de­vam etmedigi belirtilmistir. Dövün yapilmadan önce, dövmeyi yaptiracak kisi veya “gurbet” tarafindan belirlenen sekiller yanmis kibrit çöpü yardimi ile vücut üzerine çizilir. Üç ya da dokuz adet halinde (bu rakamlarin mistik özelligi bilinmektedir) bir araya getirilerek sikica baglanan ignelerle deri dövülür; koyun ödü ve kazanlarin altindan toplanan isle hazirlanan karisim, bu dövülme sirasinda altderiye yerlestirilir. Kabuk baglayan bu yara zamanla iyilesir ve desen belirir.

Dövün, kadinlar tarafindan özellikle çene, çene alti, ayak bilegi, boyun, gögüs ve el üstlerinde tercih edilmekte, erkeklerde ise burun üzeri ve alin ortasinda, el üstlerinde, el bileginde ve kollarda dövüne rastlanmaktadir.

Bilinen dövme motifleri arasinda, kadinlarda el üstü ve ayak bileklerinde rastlanan tarak ve ayna; genellikle yüze yapilan yildiz ve ayak bileklerinde halka motifleri önemli yer tutmaktadir. Bunlarla beraber 60 yas civarindaki birkaç kadinda dikkati çeken, çene altindan baslayarak, boyunda devam eden ve iki gögüste sekillenen ceren motifidir.

Erkeklerde daha çok sakaklarda ve kollarda yogunlasan Arap harfleriyle yazilmis isim ve ibarelere, arslan, yilan, ay gibi sekillere rastlamak mümkündür.

Dövmelerin ne için yapildigi sorusuna genel olarak süslenme yaniti verilmekle bera­ber, 60 yas üzerindeki kadin ve erkekler ugur getirdigi, kazanci artirdigi, bereketi sagla­digi inanci ile dövme yaptirdiklarini belirtmislerdir. Ayrica çocugu olmayan kadinlarin bellerine yaptirdiklari dövme sayesinde çocuklari olacagina iliskin inanç mevcuttur. An­cak kentlerde çok yadirgandiklari, torun ve çocuklari tarafindan çagdisi bulundugu için büyük bir çogunlugu dövmeyi sevmedigini söylemektedir. Asitli maddelerle yüzlerinden bu izi çikarmak istemisler ancak basarili olamamislardir.

1994 yilinda Çankiri’da bir Türkmen köyünde yapilan çalismada ise 50-55 yas civa­rindaki kadinlarda, burnun üst kismi ve alnin ortasinda bulunan ay-yildiz seklinde döv­menin disinda vücudun baska hiçbir yerinde dövmenin bulunmamasi dikkati çekmistir. Bu dövmenin özelligi ise kiz sütü (yeni dogum yapmis ve kiz çocugu olmus bir annenin sütünün) isle karistirilmasi, bu karisimin dövmede kullanilmasidir. Dövme yapilirken yine üç igne bir araya getirilmekte, kaynak kisiler bunun atalarindan kalma bir süs oldu­gunu belirtmektedirler.

Urfa, Mardin ve Diyarbakir’da dövme; dak ya da dek olarak da anilmaktadir. Bu yö­relerde en fazla dikkat çeken dövme motifi özellikle sakaklarda görülen bes parmagi stilize eden sekildir. Bu sekillere Gaziantep’te de rastlamak mümkündür. Bu motif S.V. Örnek’in de belirttigi ve Kizilcahamam’da “Yenge Mezari” olarak anilan kadin mezarlarinin basucuna konulan tahta isaretlerle büyük benzerlik tasir.

Dövme motiflerinde mezar taslarindan, dokumalarimiza, mimarimizden isleme tekniklerimize kadar uzanan ve hemen hepsinde dinsel, büyüsel, mitolojik; sosyal ve cinsel statü, asiret isareti niteligi tasiyan motiflerin benzerlerini bulmak mümkündür. Bu mo­tiflerin kisiyi rahatsizliklardan, nazardan koruduguna; güzellik ve yigitlik getirdigine olan inanç halen devam etmektedir.

Günümüzde Bati’da çok yaygin bir uygulama alani bulunan dövme, kentsel yasam­da özellikle gençler arasinda giderek daha çok ilgi çeken bir süslenme biçimine dönüsmüstür.

Istanbul’da dövme yapan iki kisi dövme yaptiklari makinenin batma derinligini ayarlayabildigini, steril kosullarin dövme yapiminda büyük önem tasidigini belirtmekte­dir. Bu kisilere göre dövme yaptiranlar cinsel bakimdan daha çekici görünme. kendini güçlü hissetme, dikkat çekme, farkli olma ve süsleme amaci ile bu uygulamaya basvur­maktadir. Sahte dövmeler disinda vücuttan çikarilmasi ancak bir operasyonla gerçekle­sen dövmelerin genellikle bayanlar arasinda yaygin oldugu belirtilmektedir.

Kisa bir degerlendirme yapildiginda Anadolu’da dövme adetinin;

- Dinsel-büyüsel Kökene

- Bir asirete olan bagliliga yani bir anlamda damga niteligi olusuna

- Süslenme olgusu tasimasina

- Hastalik ve nazardan korunma

- Ugur ve tilsim niteligi bulunma

gibi çok genel basliklar altinda toplanan nedenlere dayandigi söylenebilir. Günü­müzde geleneksel kesimde önemini kaybetmis durumda bulunan dövme adeti kentsel kesimde giderek yayginlik kazanmaktadir.

Hazirlayan: Nihal KADIOGLU ÇEVIK

Yararlanilan Kaynak: "Anadolu'nun Bazi Yörelerinde Dövme Adeti ve Bu Adetin Çagdas Yasamdaki Yeri", Nihal KADIOGLU ÇEVIK, I.Türk Halk Kültürü Arastirma Sonuçlari Sempozyumu Bildirileri, Ankara 1996, Kültür Bakanligi HAGEM Yayinlari

KAYNAKÇA

  1. Esin, Emel:Islamiyet'ten Önceki Türk Kültür Tarihi ve Islama Giris. (Türk Kültürü El Kitabi)11. Cilt lIb’den Aynibasim Istanbul 1988 sf.: 18
  2. YALMAN (YALGIN), Ali Riza: Cenupta Türkmen Oymaklari Kültür Bakanligi Yay. Ankara 1993 sf: 32
  3. DIYARBEKIRLI, Nejat: Hun Sanati. Milli Egitim Basimevi Istanbul 1972 sf.: 59-60
  4. KARAMAGRALI, Beyhan: “Türk Damgalarinin Devamliligi Hakkinda” Türk Dünyasi Arastirmalari Dergisi.Yil:2 Cilt:2 Sayi:9 Aralik 1980 sf.: 18
  5. KUM, Naci: “Türkmen Baraklari” Türk Etnografya Dergisi Sayi: VI1963 sf.: 27-65
  6. IVGIN, Hayrettin: “Gerede’nin Asagi Ovacik Köyünde Mezar Taslari” Türk Folkloru Cilt: 1 Sayi: 1 Agustos 1979 sf.: 20-22
  7. ÖRNEK, Sedat Veyis: Budunbilim Terimleri Sözlügü TDK Yay. A.U. Basimevi 1978 sf.: 388
  8. Tarama Sözlügü, TDK Yay. Sayi: 212 TTK Basimevi. Ankara 1963 sf.: 1227
  9. A.K.D.T.Y.K. Milliyet Türkçe Sözlük, “Dövme Maddesi” Istanbul 1992
  10. Hürriyet Pazar Dergisi SHOW 31 Temmuz 1994 Sayi: 72 (Hürriyet Gazetesi Eki)
  11. Zeynep KOSAR, Yasi: 60, okur-yazar degil, Çankiri-Kizilirmak-Güneykisla dogumlu.
  12. Adile POLAT, Yasi: 52, okur-yazar, Gaziantep-Oguzeli-Kovanli dogumlu.